BLACK WHITE DERGİSİ HAZİRAN 2008

İHTİŞAMLI YAŞAMLAR DA GÜN GELİR SONA ERER

Fransız Rokoko'su dünyevi zevklerin, hayatın tadını çıkarmanın, zarafetin, doğadan alınan huzurun ve gizli kalmış aşkların sanatın her alanına yansıması olarak tanımlanabilir.

Hayatımızda her zaman hızlı bir tempoda koşturuyoruz, var olmak, daha iyisine sahip olmak, refah seviyemizi hep üst noktalara çıkarmak için. Kızgınlıklarımızı, mutsuzluğumuzu kendi içimizde yaşıyor. Mutlu olmak için aslında kendimize çok değer vermemiz gerektiğinin farkına varmıyoruz. Bazen dönüp etrafımıza bakıyor, ağaçların, çiçeklerin, hayvanların var olduğunu görüyor fakat onları yeterince algılayamıyoruz. Bakıp da görmemek, görüp de hissetmemek işte böyle bir şey.

Hepimiz istemezmiyiz ağaçların gölgesinde oturmak, doğayla iç içe olmak kuşların ötüşünü dinleyerek sakin ve huzurlu zaman geçirmek, sahilde dalgaların seslerini duyarak yürümek, tüm kötü enerjilerden ruhumuzu arındırmak.

Sanat çoğu zaman, isteyip de yapamadığımız her şeyi ayağımıza getiriyor. Evimizde kullandığımız tabloları seyrederken kendimizi bazen doğada, bazen karmaşık bir dünyada, çoğu zaman da geçmiş hayatların resmedildiği mekanlarda hissediyoruz.

Geçmişten günümüze gelen, el oyması antika mobilyalar içinde, aynı şeyler geçerli oluyor. Mobilyaların üstüne oyulmuş zarif figürler uçsuz bucaksız dallar, çiçekler, denizden esinlenerek yapılmış olan dalgalı figürler, istridye kabukları, heykeller bizi hep geçmişe kendi dönemlerine götürüyorlar bilinç altında, aslında olmak istediğimiz yerlere…

Onun için de, evlerimizi dekore ederken seçtiğimiz parçalar bizlerin ruhunu mekanlara yansıtıyor.

Sevgili Black White okuyucuları bu yazımda sizlerle çok sevdiğim "Rokoko Sanatı'nı" ve dönemini paylaşmak istiyorum. Fransız Rokoko Sanatı, dünyevi zevklerin, hayatın tadını çıkarmanın, zarafetin, doğadan alınan huzurun ve gizli kalmış aşkların, sanatın her dalına yansıması olarak tanımlanabilir. Tüm bu tanımları düşünürsek bu stille ortaya çıkan bütün mobilya ve aksesuarlar son derece etkileyici, görkemli ve seyretmeye doyulmaz bir hava yaratır.

Karmaşık yüzeyler, derin oymalar, canlı ve kontrast renklerle göz kamaştıran görsel bir şölen ortaya çıkarır. Bu seyredeni oyalayan, göz alıcı ama o ölçüde yüzeysel bir üsluptur. Resimsel nitelikler zayıflar, dekoratif bir amaç ön plana çıkar.

Sanat tarihçileri, bitkisel bezemelerin ve duvarları kaplayan resimlerin, göz oyalayan, tatsız ve yaldızlı üslubuna Rokoko ismini vermişlerdir. Bana göre de şiirsel bir görsellik taşır, bilhassa altın varak yapılmış Rokoko ahşap parçalarda…

Rokoko bir üslup değildir. Mimarlığı kapsamaz. 1693 Turin doğumlu Jusle Aurele Meissonier isimli sanatçı, simetrik olmayan 'Rocaille' motifini kıvrım dal motifi ile birleştirerek Rokoko sanatının temelini atmıştır.

Rokoko aslında bir iç dekorasyon anlayışıdır. 1720-1760 yılları arasında yaygınlaşmış olan bu süsleme anlayışı, Avrupa'nın merkezi idare olarak en zengin ve müsrif davrandığı dönemi kapsar.

Asiller ve zenginler bu süsleme anlayışını severler. Rokoko Fransa'da Louis üslupları olarak gösterilir.

XIV. Louis zamanında süslemelerde, özellikle tavan dekorasyonunda bir 'Akantus Yaprağı' kompozisyonu hüküm sürer. Süslemede simetriden ve dik açılardan kaçınılmıştır. 'C' ve 'S' kıvrımları taşıyan soyut yaprak ve çiçek motifleri döneminin karakteristik özelliklerindendir.

Rokoko stilinde sanatçılar yarattıkları motifleri en ince ayrıntısına kadar işleme gayretini göstermişlerdir. Mobilyalarda, resimlerde ve koltuk takımlarında Rokoko stili ön plana çıkar.

XVI. Louis Dönemi'nde ise bütün bu unsurlar yerine 'Rocaille' denilen yeni bir öğe ortaya çıkar. Bu öğe palmiyeden çıkmış ve sonra üç boyutlu biçimde midye kabuğuna dönüşmüştür. Alman Rokoko'su da Rocaille motifini benimser. Ancak palmiye ve midye kabuklarına çiçekler, hayvanlar ve cin vari unsurlar katarak bütün duvarları kaplar. Böylece bütün düzenler ve sistemler dağılır. Mantıksız bir süs ihtirası, bütün akli ölçüleri ve mimari espriyi yıkar.

Rokokonun resimdeki etkisi de Barok'un ağır kitleli büyük resimlerine karşılık, zarif, dalgalı, neşeli ve küçük figürlerdir. Bu dönemde göz alıcı giysili hafif meşrep hanımların, peruklu fraklı çapkın erkeklerin gönül ilişkileri günlük yaşamda olduğu gibi, sanat yapıtlarının da başlıca konusu haline gelmiştir.

Rokoko sanat uygulamasında pembe tenli, genç ve güzel hanımlar olmuştur. Zarafet, incelik, erotizm ve düş yeni toplumun sanatında yankı bulur.

Boucher'in Madam Pompadour portresi, Fransa Kralı'nın şatafatlı giyimi aşın makyajıyla bir taş bebeği andıran metresinin salt fiziki güzelliklerini yansıtmaktadır.

Başlıca Rokoko Dönemi ressamlan VVatteau, Boucher ve Fragonaro'dur. Bütün bu sanatçılar genellikle aşkı anlatan resimler yapmışlardır. Ünlü politikacı ve din adamı 'Tallegrant' "Yalnız 1789'dan önce yaşayan insan hayatın ne olduğunu bilir" demiştir.

O dönemdeki mantalite bizden sonra tufan anlamına geliyordu. Zevk ve hayatın tadını çıkartmak esastı. Hiç bir dönemde böyle bir şey görülmemiştir. Bu yaşamı resmetmeyi ise Rokoko sanatçıları üstlenmiştir. Duvarlar, tavanlar ve bahçeler, eğlenceyi ve zevki kışkırtan bir renkliliğe bürünmüştür.

Osman Gürsoy Antika Sanat Danışmanı SJB Osman Gürsoy'un diğer yazıları