BLACK WHITE DERGİSİ NİSAN 2007

Sevgili Black White Okuyucuları;

Bu ay sizlere, Cumhuriyetin ilk kuşak ressamlarından Fikret Mualla’yı anlatmak, bir sanatçının mutsuzluğuyla nasıl beslendiğini kısaca paylaşmak istiyorum.

Paris… Masallar kenti. Tarihsel dokusuyla ve sanata verdiği değerle, bize yaşamın sonsuza kadar süreceği hissini veren, yaşayan bir şehir. O güzelliklerin yanında zengini, fakiri, siyahı, beyazı, iyi kötü yaşamaya çalışan bu zümre içinde, sanat uğruna sefalet içinde olan, öldükten sonra değerleri anlaşılan sanatçılar…

'Bir ressam tasarlayın ki, aklına estiği zaman resim yapmaktan başka bir şeyden sorumlu değil. Haftada Uç gün, aç susuz dolaşmayı göze almış. Kırlarda böğürtlen toplarcasına sokaktan izmarit toplayıp içiyor. Eşin dostun yardımıyla birkaç resim satabilirse ilk işi en sert içkilerle kafayı çekmek, en pahalı yiyeceklerle karnını doyurmak ve en sunturlu küfürlerle etrafındakileri kasıp kavurmak oluyor.'

Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Paris günlerinin tanıklarından biri olarak meslektaşı Fikret Mualla’nın yaşama bakışını böyle özetliyor. Fikret Mualla Saygı, 1903 yılında İstanbul'da doğmuş. Çocukluk yılları Kadıköy, Bahariye çevresinde geçmiş. Eğitimini sürdürmesi için babası Ekrem Bey tarafından yatılı olarak Galatasaray Lisesi'ne verilmiş. Galatasaray Lisesi’nde Aslanyan ve Şevket Bey (Dağ) gibi önemli isimler Fikret Mualla'nın resim öğretmenleri olmuş. Çoçukken geçirdiği bir kaza sonucu topal kalması ve o dönemde işgal altındaki İstanbul'da ikinci bir felaket olarak görülen İspanyol gribine yakalanmakla kalmayıp gribi annesine bulaştırması Mualla'nın annesinin ölümüne neden olmuş. Bu hastalığı bulaştıran kişi olduğu için gelişim çağında ve daha sonra Fikret Mualla sürekli suçluluk duygusu yaşamış.

Bütün bu olaylar onun sinirli ve uyumsuz biri olmasına yol açmış. İçine düştüğü bu durumdan kurtulabilmesi için babası tarafından, mühendislik eğitimi almak üzere İsviçre’ye gönderilmiş. Mütareke yıllarına rastlayan bu dönemde Zürih’te parasız kalmış, konsolosun yardımıyla sanat eğitimi alması için Almanya'ya geçmiş. Münih Güzel Sanatlar Akademisi'nde afiş ve desinatörlük eğitimiyle başlayan sanat yaşamı, sonraki yıllarda Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi ile devam etmiş.

Alkol bağımlılığı yüzünden ilk kez Almanya’da tedavi görmüş. Daha sonra Fikret Mualla, İtalya ve Paris’e gitmiş bu sanat merkezlerinde edindiği birikimlerle İstanbul'a dönmüş, geçimini sağlamak amacıyla burada çeşitli çalışmalar yapmış. Bir dönem, yanlış yorumlanan sözleri yüzünden savcılık emriyle Bakırköy Akıl Hastanesi’nde bir yıl gözetim altında tutulmuş.

Neyzen Tevfik ile olan dostluğu burada başlamış. Yaşamı boyunca peşini bırakmayacak olan polis korkusu ve düşmanlığı da Fikret Mualla'nın çıkmazlarına eklenen bir başka detaydır.

Babasının ölümünden sonra yüklü bir mirasa sahip olan Mualla, 1939 yılında Paris'e yerleşmiş fakat zengin biri olarak geldiği bu şehrin büyüsü ve eğlenceli yaşamı Fikret Mualla için kısa sürmüş, bir süre sonra parasız günler başlamış. Öyle ki, bu dönemlerde tablolarını karın tokluğuna satıp, duvarlardaki afişleri yırtıp temiz bölümlerine yaptığı guaşları yemek ve içki karşılığı garsonlara verirmiş. Paris'i resimlerine konu edinmiş, şehrin kalelerini, her kılıktaki insanını, hayvanını inanılmaz bir renk ve kurgu içinde gözlemleyip zihninde kalan şeyleri resmetmiş çoğunlukla…

1967'de Fransa'da ölmüş, 1974'de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün ilgilenmesiyle kemikleri Türkiye'ye getirilerek Karacaahmet mezarlığına gömülmüştür.

▪ Ah şu insanlar ne tuhaftırlar? Hayat kazanmak, hayat kazandırmak için ne garip tecellilerle mücadele ederler.

▪ Ben hürriyetimi çok severim. Bunu naçiz sükutunda bulurum. Resim yaparken ibadet eder gibi sükuneti beynimin tepesinde, saçlarımın dibinde hissetmezsem bilirim ki, yanlış bir işle meşgulümdür veya işgal edilmişimdir. Bu yanlış meşguliyetten kurtulmak için gider evvela üç beş kadeh rakı içerim. Eğer bu yanlış meşguliyet daha sürerse fitil gibi olur çatacak, kavga edecek adam ararım.

▪ İşte zavallı yine resim yapıyor, para kazanacağı yerde boyalarla fırçalarla uğraşıyor, sonra ekmek parası bulamıyor.


Günümüzde koleksiyonerlerin ve sanatseverlerin tek bir resmine sahip olmak için peşinden koştuğu Fikret Mualla kendini yazılarında böyle ifade ediyor. Rengârenk yaptığı resimlerinde O, belki de mutluluğu arıyordu.

Yazımı bitirirken şunu önemle belirtmek istiyorum. Bugün hala Fransa'da, bir ressam tarafından yapılan taklit Fikret Mualla resimleri etrafta dolaşıyor. Bu böylesine büyük bir sanatçıya yapılan en büyük saygısızlık. Sanatseverlerin bu kişiyi ortaya çıkartarak önlem almasını gönülden diliyorum.

Osman Gürsoy Antika Sanat Danışmanı SJB Osman Gürsoy'un diğer yazıları