BLACK WHITE DERGİSİ ŞUBAT 2008
DÜZ VE YALIN ÇİZGİLERİN DEKORASYONDAKİ ETKİSİ 'ART DECO'
Art-Deco, temel ilkesi sadelik ve fonksiyonellik olan bir stildir. Özgürdür… Kurumsal değildir. 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan 'Soyut Sanat Akımı'nın yansımaları, tasarımlarda kolayca gözlenir. Dekorasyon, sanat ve modayı etkisi altına alan bu akım, günümüzde de varlığını sürdürüyor.
Dekoratif sanatlar ve mimarlıkta 1920'li yıllarda ortaya çıkan, 1930'lu yıllarda ise iyice yaygınlaşan Art Deco akımı, adını 1925 yılında Paris'te bu tarzın ilk defa sergilendiği Uluslararası Çağdaş Dekoratif ve Endüstriyel Sanatlar Sergisi'nden alır. Bu sergi büyük yankılar uyandırmış ve Art Deco akımının dünyaya hızla yayılmasını sağlamıştır.
Art Deco'nun belirgin özellikleri, çoğu zaman düz hatların egemen olduğu, geometrik ya da doğal biçimlerden oluşmuştur. Çoğu zaman pahalı malzemeler kullanılmıştır. Bunlar yeşim, oniks, gümüş, fildişi gibi maddelerdir. Ayrıca çeşitli farklı öğeler de kullanılmıştır.
Art-Deco stilinin temel ilkesi sadelik ve fonksiyonelliktir. Bu stilde özgür bir tutum göze çarpar. Kurumsal değildir. 20'nci yüzyılın başlarında ortaya çıkan 'Soyut Sanat Akımı'nın etkisi, tasarımlarda kolayca gözlenebilir. Tarzıyla, dekorasyon, sanat ve modayı etkisi altına alan Art-Deco akımı, günümüzde de etkisini yoğun olarak sürdürmektedir.
Art-Deco ürünlerde seri üretime az rastlanır. Özellikle aksesuarlarda, kadın, doğa, hayvan, ceylan, geyik, antilop, yapraklar, güneş ışıkları, şimşekler kullanılan en karakteristik öğelerdir.
Art Deco biblolarda, klasik döneme nazaran daha az ayrıntıya yer verilmiştir. Örneğin tüllü, süslü elbiseler, ince yüz hatları bu dönem biblolarda gözlenmez.
Çıplak kadın, dansçı ve hayvan figürleri bu stilde en çok göze çarpan formlardır. Cam aksesuar olarak Art-Deco tarzı üretilen pek çok üründe, 'Daum' ve 'R.Lalique' firmalarının etkisi büyüktür.
İkinci Dünya Savaşı sırasında gözden düşen bu akım, ekonomik koşulların ağır etkisiyle sanatçıların çalışmalarını engellemiştir.
Art-Deco heykel sanatının gelişimi iki ana merkezde olmuştur. Bunlardan biri Paris, diğeri ise Berlin'dir. Bu iki şehirde üretilmiş bir çok eser, gruplar halinde Avrupa ülkelerine ve Amerika Kıtası'na ihraç edilmiştir.
Önemli bir olumsuz etken de bu dönemde eserler veren bazı ünlü heykeltraşların Musevi asıllı olmasıydı. Musevi asıllı heykeltraşların eserlerinin savaşın yoğun olduğu dönemlerde çalındığı, kırıldığı, kaybolduğu ve yok edildiği bilinmektedir.
Sınırsız yaratıcılık ilkesi içinde gelişen Art-Deco akımı, savaş sonrası oluşan 'yeni zengin' kitlenin ilgi alanı olmuştur. Art-Deco akımını o dönemde en çok benimseyen modacılar, grafik ve mobilya tasarımcıları olmuştur.
Mobilyada genel olarak kullanılan ahşap malzeme, ceviz ve gül ağacıdır. Özellikle kök ceviz kaplama, dönemin en popüler malzemesidir. Bunların yanında maun ağacı da kullanılmıştır.
Mobilyada kübizm, geometrik formlar en belirgin özelliktir. Bazı durumlarda asimetri göze çarpar. Bu dönemde moda olan kokteyl ve müzik dolaplarında, geometrik ve kübik hatlar hakimdir.
Yaratım olarak mobilyadan, kıyafete, mücevherden, çantaya hatta parfüme kadar bir yaşam biçimi olarak her unsura uygulanmıştır. 1960'lı yılların sonunda yeniden ilgi görerek, bir ölçüde canlanmıştır. Savaşın zor koşulları altında bile gelişim göstermiş Art-Deco stili obje ve eserler, günümüzde pek çok kişi tarafından ilgi görmektedir.
Her stilde olduğu gibi insanlar tarafından benimsenen Art-Deco stili, günümüz dekorasyonunda çokça kullanılmaktadır. Dünyada ve ülkemizde mekanları dekore ederken daha yalın ve sade eşyalar, aksesuarlar kullanan günümüz dekoratörleri, Art-Deco tarzının dört-beş senedir daha çok ön plana çıkmasını sağlamışlardır.
Bu durum evini dekore eden birçok insana ilham vermiş, evler düz yalın mobilyalarla döşenmeye başlanmıştır. Fakat genellikle Art-Deco tarzının bilinçsizce uygulanmasıyla birbirinin kopyası döşenmiş zevksiz ve ruhsuz mekânlar ortaya çıkıyor. İnsanlar yeterince araştırma yapmadan başkasında ne görürse onu kullanıyor. Bu anlayışın sonucunda da Art-Deco stili ile alakası olmayan dekorasyonları etrafımızda bolca görüyoruz.
Her düz mobilya Art-Deco'yu yansıtmıyor. Mekanlarını minimal, Art-Deco tarzı dekore ettiklerini sanan çok sayıda kişi, birkaç sene sonra yaptıkları dekorasyonun başkalarının evleriyle aynı olduğunu görüp değiştirme yoluna gidiyorlar.
Dekore ettiğiniz mekanların dekorasyonunun kısa sürede tamamlanması, hemen yerleşmeniz önemli değil, önemli olan o mekana kendinizi adapte edip, dekorasyonunu yaptığınız mekana ruh katabilmenizdir. Bir süre sonra sıkılıp tekrar dekorasyon değişikliğine gideceğinize ve paranızı boşa harcayacağınıza dikkatli davranıp özenle tanımınıza uygun, başkalarında olmayan eşyaları, aksesuarları seçmelisiniz.
Dekorasyon yaparken yeni akımları körü körüne takip etmeyip, onlara bütünüyle adapte olacağınıza, o akımı kendinize göre uyarlamaksınız. Bu yaşamınızın her alanında böyle olmalıdır.
Siz Black White okuyucuları iyice araştırmadan, gözlemlemeden mekanlarınızı dekore etmeyiniz. Black White okuyarak zaten kalitenizi belli ediyorsunuz. Dekorasyonunuzu yaparken de her zaman farklı, başkasında olmayan, eklektik bir tarzı ön plana çıkartın. Bu anlayış sizleri daha da ayrıcalıklı kılacaktır.
Osman Gürsoy Antika Sanat Danışmanı SJB | Osman Gürsoy'un diğer yazıları |